28 Ağustos 2011 Pazar

iki sandaldaki iki yabancı

damlarken elindeki bıçaktan,
damarlarıma ait kanlar
nasıl olur da sıkabilirim uzattığın eli?
denizinde alabora olan gemimi 
hangi cesaretle tekrardan yüzdürebilirim?
öperken boynumdan tatlı rüzgarlar
hangi aklı başında sever ki zaten bir karayeli,
peşine taktığı ölüm soğuklarını bile bile?
saçmalık!
gömleğimi daha düz giyebiliyorken;
hazır değilim elime sopamı alıp,
koşuşturmaya ortalıklarda.
çoktan battı dünyamda düzmece güneşin.
daha da gelmem oyununa o karanlık krallığının.
kopsa da kızılca kıyamet,
yer yerin içine girse de,
çaresizliğim bastırsa da tüm umut ezgilerini,
sessizliğimin azabında boğulsam da   
son tercihimdir gözlerinin kalesine sığınmak.
dikenlerinden ibarettir benim için gülistanın.
ve kanatır avuçlarımı sana ait her şey.


ne kadar da;
tüm yalanlarını kendine söylesen,
en çok beni kandırıyorsun.
bu yüzden dudaklarından akan zehirlere tek panzehirim,
tıkamaktır kulaklarımı.
sensizliğimde bile sen kalmamışken;
artık biz seninle aynı kıyıya vuran;
iki farklı sandaldaki iki yabancıyız 
hepsi bu.

9 Ağustos 2011 Salı

her yerde "sen"

beni izlediğini biliyorum.
saklandığım kabuğumda bile görüyorsun.
en ıssıza çekildiğimde sen de orda bitiveriyorsun.
yorgan altı yaşlarıma eşlik ediyorsun.
dinlediğim müziklerin notalarında gizlisin.
izlediğim filmlerin en acıklı yerindesin.
kimi zaman saçıma düşen ilk kar tanesindesin,
kimi zaman ılık bir lodostasın.
bazen parfümümün en kalıcı esansında,
bazen hemen geçici heveslerimde...
dudaklarının tadı dudaklarımda,
gözlerinin kahvesi en derin anılarımda...
rengini yakuttan çalan şarabımın kırmızısındasın.
daha ilk yudumunda sarhoş eden de sensin.
yanılgılarımın içindeki tek doğru olansın.
yenilgilerimdeki zafer nidalarında yine sen varsın.
aptalca gülüşlerimin sebebi,
en çoşkulu sevinçlerimin hepsi sensin.
hayatımın 45'liğinde yoksun belki,
ama o 45'liği dinleten gramofonumsun.
yol ayrımına geldiğimdeki kararlarımı,
benden önce sen biliyorsun.
daha yola çıkmadan ben,varacağım yerdesin sen...
beni izlediğini biliyorum.
baksana!
bu satılarıma bile bulaşmış adın.
bu satırlarım da sana teslim.
düşünüyorumda;
sen ışıktasın,
nefesimdesin,
ruhumun dokunulmamış perdelerinin arkasındasın.
ben mi paranoyağım?
yoksa gerçekten sen beni izliyor musun?

7 Ağustos 2011 Pazar

aşk dedikleri

yok olan hatıralar arasında,
kaybolmuşsun sen de usulca.
ne bir anın kalmış zihnimde,
ne bir iz kazınmış ruhuma.
erimiş gitmiş onlarca hikaye,
yaz sıcağının dayanılmaz ateşinde.
acımasız davranmış günler bize.
savurmuş,
yıpratmış,
eskitmiş...
zaman hatıralarımızı;
derin gaflet uykusuna yatırmış.
ses de çıkarmıyor hiç uyanmasınlar diye.
biz ne yazdıysak
alınlarımıza,
kalplerimize,
o silmeye and içmiş.
doğru diyorlar;
bir orospudan ibaret "zaman" dedikleri.




geçen döküldü fotoğrafların;
tozlu kitap sayfalarının arasından.
yüzünde yalan tebessümler...
affet beni, yaktım hepsini.
siyahında aşkı gördüğüm,
ama sadece matemini bulduğum,
saçların kalmış yastığımda.
onlar da sahteymiş.
çoktan aktı gözyaşlarıyla onların boyası.
doğru diyorlar;
beyaza dokunan her lekeden ibaret "yalan" dedikleri.




günlerden tam da bugün
karabulutların sakladığını,
bir yel hatırlattı yeniden bana.
kokun sinmiş rüzgarlara;
onlar da fısıldadılar kulaklarıma.
iliklerime gömmüşüm oysa kokunu.
kendini, kendimden saklamışım aylardır.
aynaya bakmayınca, yok saymışım benliğimi.
görmemişim sensizliğimi.
bir yel hatırlattı seni yeniden bana.
doğru diyorlar;
kalbin zincirlerine bağlı yaşamaktan ibaret "aşk" dedikleri.

2 Ağustos 2011 Salı

sessizlik hüküm sürsün duyularımda

yazılması gereken her şey yazıldı.
söylenmesi gereken tüm sözler döküldü,
birer birer dudaklardan.
işitilmesi gereken ne kadar yalan varsa;
hepsine inanıldı.
kurudu son damlası da gözyaşlarımın.
şimdi ise sıra susmakta.
sessizlik hüküm sürsün duyularımda...


sen vazgeçemezken kurumuş kalplerde
bir damla su aramaktan;
vazgeçip defoluyorum kalbinde;
ulu çınar olmaktan.
artık gölgemde serinlemek haramdır sana.
ve acizliğin yenik düşerken sevda topraklarında,
ben kaçıyorum tozuma toprağı karıştırmadan.
öylesine sessiz uzaklaşıyorum ki senden;
boğulsunlar gözyaşlarında kıskanç karıncalar.
şimdi ise sıra saklanmakta.
gizem hüküm sürsün duyularımda...


gecelerin bahşettiği;
mercan rengi piç hayallerime,
sahip çıkmasın mehtabın kem ışıkları.
kapıyorum gözlerimi.
peki görünmez olur muyum?
görmezsem seni azalır mı yürek sızım?
hiç umrumda değil.
şimdi ise sıra mağlubiyette.
teslimiyet hüküm sürsün duyularımda...