14 Temmuz 2011 Perşembe

o'nsuz geceler

yine güneş battı, ay geceyi aydınlatma çabasında. dünden pek bir farkı yok bu gecenin. ve yine sen yoksun. tıpkı diğer günler gibi.

oysa ne kadar güzeldi eski gecelerim. gecelerimiz. yıldızlar gökyüzünde aya eşlik ederken, sokak lambaları sokağımızın kaldırımlarını aydınlatırdı ve sen; sen benim ruhumu şenlendirirdin o gecelerde.

bakardık evimizin camından yağan karlara. beyaz beyaz düşen her kar tanesi yüreğimizin ateşini daha da alevlendirirdi. sarılırdık soğuk kış günlerinde daha fazla birbirimize. sarılırdık birbirimize. üşüdükçe daha fazla sarılırdık. daha da kenetlenirdik birbirimize. vücutlarımızın sıcaklarını paylaştırdık. tıpkı hayatlarımızı tek bir paydada topladığımız gibi. kimsenin ayıramayacağını düşünürdüm o zamanlar bizi. hiç kimse...

gecenin karanlığına, soğukluğuna, iticiliğine rağmen; beraber olmanın sevinci yetiyordu bize. sen ve ben. yoktu gerek başka hiçbir şeye. sen dışındaki hiçbir şey umrumda değil, hiçbir sorun keyfimi kaçırabilecek kadar kuvvetli değildi.

cennetimdi benim senle paylaştığım gökyüzüm. yaşadığım dünyanın cenneti. seninle paylaşmak bile güzel kılıyordu bu dünyayı.

kulağıma fısıldadığın aşk sözcüklerin,
tenime kondurduğun öpücüklerin,
beraber dinlediğimiz müzikler,
ve geceler boyu beraber baktığımız evimizin penceresi,

daha ne isteyebilirdim ki? düşünsene seninle aynı pencereden dünyaya bakıyoruz. aynı pencere.

sonra; sonra bir şey oldu. o beraber baktığımız penceredeyken önce bir sis bulutu kapladı dışarısını. ardından şimşek çaktı dışarıda. kulakları sağır eden cinsten gökgürültüsüyle birlikte. ve sen kayboluverdin yanımdan. hani diyordum ya kimse bizi ayıramaz diye. seni hesaba katmamışım oysa ki ben. beni itip çekip gidebileceğini hiç ama hiç düşünmemişim.

ve sensiz geceler.

peşisıra gelen karanlık geceler. her yeni gelen gece bir öncekinden;

daha karanlık;
daha soğuk;
daha sıkıcı;
daha sensiz;

ilk zamanlar hayalinle yerini doldurmaya çalışıtığım geceler yerini sensiz gecelere bıraktı.

-soğuk gecelere. iliklerime kadar üşüten. ve ısıtabilecek bir "sen"in olmadığı.
-karanlık gecelere. önümü, geleceğimi göremeyeceğim kadar karanlık. ve ruhumu aydınlatabilecek bir "sen"in olmadığı.

bugün eylülün 23'ü. sanırım sensiz bir geceye daha hoşgeldim. anıların yine hücüm halinde üzerime doğru. hırsla, öfkeyle saldırıyorlar tekrardan bana. acımasızca. canımı yakarcasına.

ve ben ıslanmak istiyorum, titrerken sensizliğimle.

haykırıyorum anılarına;
-uzak durun!
-bırakın beni benimle!
-daha fazla vurmayın!
-direnecek gücüm kalmadı artık!
-her tarafım kanıyor!
-hayır hayır yapmayın!

biliyorum ki sensiz gecelerimin bir sonu olmayacak. ne sen geri döneceksin, ne de ben sensizliğe alışabileceğim.
biliyorum ki yarın bu geceden daha da fazla karanlık olucak.
biliyorum ki anıların her geçen gün daha fazla saldıracaklar bana.
biliyorum ki ben daha da fazla dayanamayacağım sensizliğe.

önümü göremiyorum artık. bilmiyorum ki başka bir tercih şansım var mı? kuyunun en dibinden tek başıma çıkabilir miyim? veya beni o kuyudan çıkarabilecek biri gelicek mi karşıma?

sorular, sorular... beynimi kemiren onlarca, yüzlerce sorular. cevapları hep "sen" olan sorular. ama cevabına ulaşamadığım sorular. çünkü sen yoksun. bense yok olmak üzereyim.

bazen diyorum ki kendi kendime. defolup gitmem gerek buralardan. bak dünya hala dönüyor. sen olmasan da. güneş her sabah söz verdiği saatte doğuyor yeniden. yeni ümitler peşinde koşmalısın artık. bir hayalin peşinden değil. kalbin atıyorsa bir ümit var demektir halen.

sonra "sen" geliyorsun aklıma. hepsinden vazgeçiyorum. sana ağlaya ağlaya getiremem kendimi ben. ama sensiz olmaz. lanet olsun ki "sensiz olmaz". sensiz olmuyor. olmayacak. kahretsin. ölüm bile "sensiz olmaz".

evet ben farkındayım. sensiz bir geceye daha hoşgeldim bu gece. sensiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder