14 Temmuz 2011 Perşembe

sana bakmayan bir çift gözle son randevu

evet bu bir randevu. 
fakat sıradan bir randevu değil. 
tek taraflı. 
geçmişte kalan birinin gözlerine bakarak ondan habersiz son kez "elveda" deyiş. 
hemde sana bakmayan bir göze...

zor gözüküyor değil mi? haykırıyorsun, bağırıyorsun ama çığlıklarını duyamıyor. bir şeyler anlatıyorsun duymuyor. hissetmiyor senin hissettiklerini. 
ama ben deneyeceğim. son kez. bir ümitle. son bir kez bu "aşk acısı" denizinde bir kulaç daha atarak karaya çıkmaya çalışacağım. 
başarabilir miyim? 
başaramazsam ölürüm...

evet bu bir randevu. beni görmeyen bir çift gözle son randevu. hemde bu gözler daha önceleri benim gözlerimin içine bakan gözler. tanıdık bakışlar yani. daha önceleri içine bakarak kaybolduğum gözler. bildiğim fakat artık beni tanımayan gözler. 

o gözlere son bakışımın üstünden 4 ay geçti. 4 koca onsuz ay. ve pazartesi sabahı günün ilk ışıklarıyla birlikte tekrar göreceğim onu. 

belki sesini tekrar duyacağım. ama bana seslenmiyor olacak o. 
o gözleri tekrar göreceğim. ama bana bakmıyor olacak o gözler. 
nefes alışını tekrar hissedeceğim belki. ama bu sefer benim kokumu içine çekmiyor olacak. 
ama ben onun tüm duyularını hissediyor olacağım. ondan uzak bir şekilde. 

kulağa zor geliyor haklısınız. çünkü çok zor bu duruma tahammül etmek, edebilmek. en güzel notalar dökülürken pianodan bunu sağır birinin duymaya çalışması gibi. en güzel tablonun karşında olduğunu bilip görememek gibi. belki de bir boksörün tek kolla ringte rakibini yenmesini beklemek gibi.


evet bu bir randevu. bu bir son tango sevdiğinle. sevdiğinden uzak bir şekilde. açıkcası ne olacağını bilmiyorum. dayanabilir miyim? bilmiyorum. ne tepki vereceğimi bilmiyorum onu gördüğümde. tek düşüncem onu uzun süre sonra tekrar gördüğümdeki halimi görmek olacak. bir deney aslında bu. tehlikeli bir deney. korkuyorum ama yapacağım bunu.

bu randevuda yalnızım. bu randevuya benden başka kimse gelmeyecek. ama olması gereken herkes orda olacak. haberleri olmadan. çantamda söylenmesi gereken pek çok sözle orada olacağım bende. duyması gereken kişi de yani "o" da orda olacak. ama duymayacak sözlerimi. çünkü hepsini haykıracağım kendime sessizce. istediğim ortamı kendim yaratacağım hayallerimde. belki bir boğaz kenarı restaurantta. belki eyfel'in tepesinde. belki sadece iki kişilik bir bankta. rezervasyonları yapıldı hepsinin aylar öncesinden. gelmesi gereken herkes orda olacak ama ben tek başıma olacağım bu randevuda.

evet bu bir randevu. bu benim yaşama sevinci ateşimin üstüne döktüğüm bir su. geldiğim noktanın farkına varmam için bir sınav. tek soruluk ama çokça cevaplı bir sınav. ve tek başıma girmem gereken bir sınav. ya kazanan 1 kişi olacak kaybeden olmayacak. ya da kazananın olmadığı kaybedeninse "ben" olduğu. aslına bakarsanız ben bu sınavı kaybettim. çünkü daha sınavımın başlarında kırmıştı "o" kalemimi.

peki ya sonra? sonra ne olacak? onu göreceğim, belki kendimi dağıtacağım ayrılığın ilk günlerindeki gibi. belki dimdik ayakta durup kendime yeni bir sayfa açacağım. ne değişecek ki? yine "o"nsuz olacağım. hani şey gibi bu. yazın sıcaktan bunalırsınız soğuk bir su ararsınız. koşarsınız buzdolabına. bakarsınız ki orda bir şişe su var. ama içmezsiniz. veya koşarsınız dolaba orda soğuk su yok. noldu şimdi, ne değişti? susuzluğunuz geçti mi ki? işte bende "o"na susuyorum. "o"nu kana kana içmek istiyorum. fakat ben gidip sadece "o yerinde mi?" diye kontrol edeceğim aslında. saçmalık...

evet bu bir randevu. 
bu geçmişe duyduğum özlemle bir randevu. 
bu kanayan yarama basacağım bir tuz.
bu kelebeklerin ışık etrafında yaptığı bir ölüm dansı.
bu son sigaramdan son nefes alışım.
bu bir altın vuruş olacak benim için. 

mecburum. bunu yapmaya mecburum. çünkü damarlarımda kan yerine sadece "o" akıyor. bir şekilde o damarı ortadan kesip akan "o"nu dışarı atmak zorundayım. bu bana acı veriyor artık. 

ben bu randevuya tam saatinde geleceğim. sende istesende, istemesende orada olacaksın sevgilim.

"evet bu bir randevu. bu bana bakmayan bir çift gözle son randevum."

hoşçakal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder